Ana Sayfa Gündem 28 Temmuz 2020 908 Görüntüleme

“İnsan Kurban Etme Gibi Korkunç Bir Gelenekten Bizi Kurtaran İbadet”

Kırklareli İl Müftüsü Aydın yaklaşan Kurban Bayramı dolayısıyla, Kurban bayramı ile ilgili bir yazı kaleme aldı. Müftü Yığman yazısında, kurban kimlere farz olduğundan kurban kesilmesi hangi olayların gelişmesi sonucu Müslümanlara farz kılınmıştır bu konular hakkında detaylı bilgiler verdi.
HABER: HASAN TEKİN
Kırklareli İl Müftüsü Aydın yaklaşan Kurban Bayramı dolayısıyla bir yazı kaleme aldı. Kırklareli İl Müftülüğü’nün resmi sitesinde paylaşılan yazı şöyle:
“Kurban, yüce yaratıcıya yaklaşmak amacıyla bir hayvanı boğazlamaktır. Kurbanlık hayvana Udhiyye denir. Kitap sünnet ve icma ile sabittir. Kurban, her millette olan bir ibadettir. Ayet-i kerimede “Biz her ümmete hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah’ın adını ansınlar diye kurban kesmeyi gerekli kıldık.’’(Hac, 34)
Kurban ibadetinin kökü Hz Âdem atamıza dayanır. Kur’an ilk defa Hz. Adem’in oğullarının kurbanından bahseder. “Onlara (yani kitap ehline) Adem ‘in iki oğlunun kıssasını doğru olarak anlat. Hani ikisi (Allah’a) birer kurban takdim etmişlerdi de; birinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul olunmayan) O (yani Kabil); “Andolsun (senin kurbanın kabul olunduğundan dolayı) seni öldüreceğim” de¬mişti. (Kardeşi Hâbil’de ona): “Allah, ancak takva sahibi kim¬selerin (kurbanını) kabul eder. Eğer beni öldürmek için elini bana uzatacak olursan, ben, seni öldürmek için elimi sana uzatmayacağım. Şüphesiz ki ben, âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım. Dilerim ki sen, benim günahımı da kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. Zalimlerin cezası da işte budur” demişti. Bunun üzerine (Kabil) kardeşini öldürmekte nefsine uydu ve onu öldürdü de, hüsrana uğrayanlardan oldu. Sonra Allah kardeşinin ölüsünü nasıl gömeceğini göstermek için ona, yeri kazan bir karga gönderdi, (bunu görünce) “yazık olsun bana! Bu karga gibi olmaktan aciz kaldım ve kardeşimin ölüsünü örtmedim” demişti. Artık pişmanlık duyanlardan oldu.(Maide26-31)
Habil, Allah’ın emirlerini yapan, babasını dinleyen halim-selim, babasının gözünde büyük bir yeri olan, iyi niyetli,ihlaslı ve samimi bir evlattır. Kabil ise nefsine ve şeytana uyan,babasına asi, kötü niyetli, Allah’tan korkmayan bir evlattır. Habil ile Kabil arasında anlaşmazlık olunca babalarına gelip hakem olmasını isterler. Hz. Adem: “ İkinizde kurban kesin,kimin kurbanı kabul olursa o haklıdır. Kiminki de kabul olmazsa o haksızdır.” diye cevap verir. Habil’in kurbanı kabul edilip Kabil’in Kurbanı kabul edilmeyince ilk insan kanını Kabil döküyor ve ilk katil oluyor. Böylece kıyamete kadar işlenecek her cinayetten ona bir pay veriliyor ve günah olarak hanesine yazılıyor. Çünkü Kabil kötü bir işe öncülük ediyor.
Hadisi şerifte de geçtiği üzere, Rasulullah (sav);
“Bir kimse zulüm yoluyla öldürüldüğünde öldürülenin kanının günahından, Âdem’in oğlu (Kabil’de kardeşi Habil’i öldürdüğünden dolayı) gerekli payını alır. Çünkü o, öldürme sünnetini (yani olayını) başlatan kimselerin ilkidir.”
İslam öncesi Araplarda da putlar adına kurban kesme geleneği vardı. Rivayetlere göre Hz. Peygamberin dedesi Abdulmuttalib, oğlu Abdullah’ı kurban etmeye niyet etmiş fakat yaptığı istişareler sonunda onun yerine yüz deve kesmişti.(İbn-i Hişam,es-Sire,1-98) Hz. Peygamber Hz. İsmail’i ve babası Abdullah’ı kastederek “ben iki kurbanın çocuğuyum” demişti.
Mekke’de cahiliye döneminde Safa ile Merve tepelerinde putlar vardı. Rabbimiz Kabe’de zina yapan çiftin cesetlerini yaptıkları edepsizlikten dolayı taş haline getiriyor. O zamanın cahil arapları insanlar ibret alsınlar diye taşlaşmış olan bu iki cesedi Safa ile Merve tepelerine koyuyorlar. Sonraları ise işi çığrından çıkarıp bunlara tapınmaya başlıyorlar. Onları memnun etmek için onlara kurbanlar kesiyorlar. Safa ile Merve arasında putlar adına gelip gidiyorlar.(Safa tepesindeki erkek putun adı İsaf, Merve tepesindeki kadın putun adı ise Naile,Taberi tefsiri,Mısır,1968,11,44)
Mevcut İncillere göre Hz. İsa Yahudilere ait fısıh(bayram) kurbanını kesmiş,etinden yemiş ve arkadaşlarına yedirmiştir. İlk dönem Hıristiyanlarında da Yahudilerdeki gibi kurban kesme geleneği vardı. Pavlus Roma ve eski Yunan kültüründen esinlenerek Hıristiyanlığı yeniden oluşturan şahsiyettir. Bu şahıs, Hz.İsa’nın çarmıhta can vermesini büyük kurban olarak değerlendirerek kurban kesme geleneğini kaldırmıştır. Hz. İsa’nın bütün insanların günahlarına kefaret olarak çarmıhta kurban olduğunu söyleyerek kurban kesme geleneğine son vermiştir. Bugün Hıristiyan toplumlarında hayvan kesme şeklinde kurban kesme geleneği yoktur.
Kurban kesmekle Allah’a olan bağlılığımızı, O’nun yolunda her türlü fedakârlığa hazır olduğumuzu ifade etmiş oluyoruz. Bu fedakârlığa Hz. İbrahim ve oğlu İsmail efendilerimizde şahit oluyoruz. Birisinden biricik evladı isteniyor. Biricik evladını vereceksin deniyor. Diğerinden ise canı isteniyor. Canını vereceksin deniyor.
Hz. İbrahim bir oğlu olduğu takdirde onu Allah’a kurban etmeyi adamıştı. Oğlu dünyaya geldikten sonra, kendisine bu adağı rüyasında hatırlatılmış, İbrahim (a.s.) rüyasını, oğlunu kurban etmesi gerektiği şeklinde yorumlamıştı. Burada Hz. İbrahim’in(a.s) gördüğü rüya vahiydir. Peygamberlerin rüyası vahiy olduğu gibi rüya tabirleri de vahiydir. Hz İbrahim hiç tereddüt göstermeden bu rüyasını oğlu Hz. İsmail’e anlatmış, baba oğul büyük bir teslimiyetle ilâhî emri yerine getirmeye yöneldikleri sırada, yüce Allah, onların bu bağlılıklarına karşılık Hz. İsmail yerine bir koçun kurban edileceğini Cebrail vasıtasıyla kendisine vahyetmişti. Bu durum Kur’ân’ı-Kerimde şöyle anlatılır:
“(İbrahim), ‘Ey Rabbim! Bana iyilerden (bir oğul) ihsan et’, dedi. Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik. Oğlu yanında koşacak çağa gelince; ‘Ey oğlum!, Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?’ dedi. (İsmail), ‘Babacığım! Sana ne emrolunuyorsa onu yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın’ dedi. Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) teslim olup. İbrahim de onu yüz üstü yere yatırınca, ona şöyle seslendik: “Ey İbrahim, rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız” “Şüphesiz bu apaçık imtihandır.” (İsmail’e karşılık) büyük bir kurbanlık fidye verdik. Kendisinden sonra gelenler arasında ona güzel bir nam bıraktık. Selam olsun İbrahim’e, ‘İşte biz iyi insanları böyle ödüllendiririz. Çünkü o mü’min kullarımızdandır” (Saffat, 37/100-111).
Görüldüğü gibi Cenab-ı Hak, İsmail’in yerine bir koç kurban etmesini istemiştir. Bu Allah’ın insanlığa büyük bir lütfudur. Allah, insanlığı Hz. İbrahim aracılığı ile insan kurban etmekten korumuş olmasaydı muhtemelen insanlar “insan kurban etme” gibi korkunç bir geleneğe sahip olabilirlerdi.
Hz. İbrahim Nemrut tarafından ateşe atıldığında canı ile, Hz. İsmail’i kurban etmesi istendiğinde evladı ile,ovaları kaplayan bütün sürülerini bağışlamakla da malı ile imtihan edilmişti. Üç imtihanı da kazandı. Onun için Kur’an “sözünün eri İbrahim” (Necm,37) diye Hz. İbrahim’i övdü.
Tasavvufta “zebh-ı nefis”(nefsi boğazlama) anlayışı vardır. Buna göre insan en değerli kurbandır. Kurban’da aslında biz nefislerimizi de kurban ediyoruz. Diyoruz ki ya Rabbi! senin yolunda malımızı kurban ediyoruz,gerekirse canımızı da kurban ederiz. Malın kurban edilmesi kolay bir husus değildir. Ecdadımız mal canın yongasıdır demişler. Mal çok kıymetlidir. Malını veremeyenler canını veremezler.
Cüneydi Bağdadi Hazretleri: ‘Mina’da kurban kesen bir mümin eğer nefsinin bütün arzularını boğazlamazsa kurban kesmiş sayılmaz’ diyerek (Hucvuri,Keşfu’l Mahcub,Tahran,1338,5,425) diyerek buna işaret ediyor. İbn-i Arabi’ye göre de “En büyük kurban nefistir,esas mesele onu boğazlamkatır. ”(İbn-i Arabi,Fususu’l Hikem,Kahire,1946,6,46) Kurbanda nefsini kurban edenlerden olabilmeyi ümit ederiz.
Diğer bütün ibadetlerde olduğu gibi kurbanda da niyet ve ihlas şarttır. Kısaca hatırlatalım ki “ihlâs”, bir ibadeti gösteriş için değil, sadece Allah rızası için yapmaktır. Kur’an’ı-Kerimde; “Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Fakat O’na sadece sizin takvanız ulaşır’ (Hac,22/37) anlamındaki âyet, bütün ibadetlerin temel şartı olan “ihlas”a vurgu yapmaktadır.
Kurban,önceki kurbandan bu kurbana kadar sıhhatle geçirdiğimiz ömrümüz için cenab-ı hakka şükürdür. Belalardan korunmamıza vesiledir. İslam’da sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın en güzel örneğidir. Kurban kesmenin önemini vurgulayan hadisi şerifleri ise şöyle sıralayabiliriz:
“Kim hali vakti yerinde olur da kurban kesmezse namazgâhımıza yaklaşmasın”(İbn-i Mace,Edahi,2;Ahmed b.Hanbel,el-Müsned,11)
“Ademoğlu kurban bayramı günü Allah katında kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapmamıştır. Şüphesiz o kesilen kurban, kıyamet günü boynuzları, kılları ve tırnakları ile gelir. Hiç şüphe yok ki kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında kabul görür. Öyleyse gönüllerinizi kurban ile hoş ediniz.”(Tirmizi,Adahi,1;İbn Mace,Edahi,3)
Kurban kesemeyenler de mahzun olmasınlar, zira efendimiz onlar için de kurban kesmiştir. Efendimiz çok güzel iki koçu bizzat kendi elleriyle kesmiş ve ‘bunların biri benim için diğeri de ümmetimden kurban kesmeyenler içindir.’ buyurmuştur.
Kurban zengin olanlar içindir, fakir olanlar için değildir. Kurbanlarımızın güzel olması, ayıplı olmaması tercih edilmelidir. Efendimiz “Kurbanınızı görkemli yapınız. Zira o sıratta bineğiniz olacaktır.”(Mecalisi İrşadiye,c,1s,390) buyurmaktadır. Şu fani alemde bile arabanın en güzelini,yaşı ve kilometresi az olanını,kaportasında boya ve değişeni olmayanını tercih ediyoruz. İşte Kurban sırat üzerinde bizim bineğimiz olacaksa güzel ve cüsseli olanını tercih etmeliyiz.
Allah dostlarımdan birisi evladına tavsiyelerde bulunur. Der ki ‘bir gün birisine hediye götürdüğünde hediyen açıldığında mahçup olmayasın. Yani hediyen açıldığında getirdiği hediye bu muymuş demesinler. Allah’a takdim ettiğin kurban hediyen de güzel olsun. Seni huzuru ilâhi de mahçup etmesin.’Durumu olmayandan kurban kesmesi istenmiyor ama durumu iyi olanın da iyi ve güzel olanı takdim etmesi gerekiyor. Takdim ettiklerimiz yarın huzuru ilahi de bize mahcubiyet yaşatmasın.
Bir Kurban bayramı hutbesinde efendimiz:’Sizden her kim kurban keserse bayramın üçüncü gecesinden sonra evinde kurban etinden bir şey bulunduğu halde sabahlamasın.’ buyurdu.Ertesi sene Kurban bayramında ashap,’Ya Resulallah,kurban etini geçen sene yaptığımız gibi mi dağıtacağız? diye sordular. Efendimiz de:’Bu yıl kendiniz yiyiniz,misafirlere,fukaraya yediriniz,ailenize azık da edininiz. Çünkü geçen sene halk arasında geçim zorluğu vardı. İstedim ki fakir halka yardımda bulunasınız.’(Buhari,Edahi,16)
Ayetlerde sebebi nüzül,hadislerde sebebi vürud vardır.Efendimiz sözünü hangi şartlarda ve hangi olay üzerine söylemiştir.Bu son derece önemlidir.Bunu bilemezsek yanlış yapabiliriz.
Kestiğimiz kurbanlar bize zevk ve sefayı,et yemeyi ve yedirmeyi,kurbanın kaç kilo gelip gelmediğini,fiyatının kaç lira olup olmadığını değil,İsmail’in teslimiyetini,İbrahim’in itaatini,Hacer validemizin fedakarlığını öğretmiyorsa bir daha düşünmeliyiz.
Aişe annemizden bildirildiğine göre Efendimiz kurban etinin ne kadarının dağıtıldığını kendilerine sorduğunda hepsini dağıttıklarını,sadece bir kürek kemiğinin kaldığını ifade ettiler. Bunun üzerine efendimiz”Desene ya Aişe,bir kürek kemiği hariç dağıtılanların hepsi bizim.” buyurdu. Evet bizde kalanlar,bizim tükettiklerimiz bize ait değil.Sahip olduğumuzu düşündüklerimiz aslında yok oluyor,bitiyor,tükeniyor. Bize ait olanlar ise Allah için verdiklerimiz,Allah yolunda tükettiklerimiz. Onlar bizimle beraber ebedi alemin azıkları olacak,bize mutluluk katacak,bizi yaşatacak.
Hz.Peygamberimiz kurban kesilirken Hz.Fatıma annemizden bir talep de bulunuyor. Kurbanı izlemesini istiyor. Onun akıtılan ilk damlası ile geçmiş günahlarının bağışlanacağını ifade ediyor. Bugün yerin altına uzanan ve yerin üstüne yükselen binalar,şehirlerde topraktan,tabiattan,gökyüzünden,hatta insanlardan uzak mekanik bir ortamda kesilirken görmediğimiz kurbanlarımız kasaptan almış gibi paketlenmiş et olarak kapımıza getirilip bırakılıyor. Ya da bize hiç uğramadan ekranlarda gördüğümüz ülkelere ulaştırılıyor. Efendimizin Fatıma annemize tavsiyesini ihmal etmeden kurbanlarımızdan akan ilk damla kanı görüp kan,toprak ve Allah arasında bir bağ kurmalıyız.Elbette dünyanın değişik yerlerindeki muhtaç kardeşlerimizi de kurban etinden mahrum bırakmamalıyız.Kurbanlarımızın bir tanesini memleketimizde keserken diğerini de yurtdışındaki mağdur ve muhtaç kardeşlerimize vekalet yoluyla göndermeliyiz.Bu da bizim kardeşlik hukukumuzun bir gereğidir.Kurbanla kardeşlerimizle gönül köprüleri kurarak bayram sevincinin nice hanelerde yaşanmasına vesile oluyoruz.
Hz.Peygamberimiz ibadet amacıyla ve muhtaçlara yardım kastıyla kesilen kurbanlara şefkat ve merhametle yaklaşmamızı,bıçağın hayvanın gözünün önünde bilenmemesini, hayvanın kesilirken gözlerinin kapatılmasını istiyor. Dinimizde hayvanın gerektiğinde şoklanması,iğne ile uyuşturulması da meşru kabul edilmiştir. Karıncaya,kuşlara,kedilere,köpeklere,ağaçlara,sulara,yere ve göğe merhameti emreden, yerdekilere rahmet ettiğimizde göktekilerden merhamet göreceğimizi ifade eden bir dinimiz var.Bir karınca yuvasını yakan kişilere “ateşle cezalandırmak ateşin Rabbi’nden başkasına yakışmaz”diyen bir peygamberin ümmetiyiz. Spor olsun diye binlerce boğayı öldüren ve bunu zevkle seyreden insanların hayatları incelemeye değer psikolojik bir vakadır. Derileri zedelenmesin diye başlarına vurula vurula öldürülen fok balıklarının hesabını kim verecek?Hayvana saygı bizim dinimizin özünde var. Bir kadın kediyi hapsedip ölümüne yol açtığı için cehennemlik oluyor. Kötü bir kadın ölmek üzere olan köpeği sulayıp hayata dönmesine vesile oluyor,cennete nail oluyor.
Zaman zaman yapılan tartışmalarda kurbanın gereksizliğinden,tavuğun kurban edilip edilemeyeceğinden,kurban kesmek yerine fakirlere yardım edilmesinin uygun olacağından,kurban kesmenin vahşice bir işlem olduğundan bahsediliyor. Halbuki İslamiyet insan için hayırlı ve faydalı olanı emrediyor. Bizim dinimizin emirleri hobi olarak algılanmamalıdır. Hobiler değiştirilir,pazarlık konusu yapılabilir. Dinimizin emirleri bizim için olmazsa olmazdır ve pazarlık konusu yapılamaz,ertelenemez,bir hikmete dayanır.”

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Tema Tasarım | Osgaka.com