Ana Sayfa Gündem 9 Ocak 2020 691 Görüntüleme

Çırak öğrencilere verem hastalığı anlatıldı

Haber: Umut AL

Babaeski Mesleki Eğitim Merkezi’nde Verem Eğitim ve Propaganda Haftası etkinlikleri düzenlendi.

Her yıl Ocak ayının ilk haftasında düzenlenen ve bu yılda da 05 -11 Ocak 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilen Verem Eğitim ve Propaganda Haftası etkinlikleri kapsamında Babaeski Mesleki Eğitim Merkezi’nde eğitim gören çırak öğrencilere Babaeski İlçe Sağlık Müdürlüğü personeli tarafından verem (tüberküloz) konusunda eğitim verildi. Gerçekleştirilen eğitimde çırak öğrencilere, ‘Verem nedir?’, ‘Veremden korunma’, ‘Verem tanısı’, ‘Verem tedavisi’ konularında eğitim verilerek, sunum gerçekleştirildi.

Verem (Tüberküloz) nedir, belirtileri nelerdir?

Tüberküloz hastalığının belirtileri genel yakınmalar ve akciğere özgü yakınmalar olmak üzere iki grupta toplanabilir. Akciğer dışı diğer organ tutulumu varsa tutulan organa özgü bulgular görülür.

Genel yakınmalar; özellikle akşama doğru yükselen ateş, gece terlemesi, kilo kaybı, iştahsızlık ve halsizliktir. Akciğere özgü yakınmalar ise iki-üç haftadan uzun süren öksürük, balgam çıkarma, değişken miktarlarda kan tükürme, göğüste ve sırtta ağrı, nefes darlığı ve ses kısıklığıdır.

Yakınmalar genellikle hafif başlar, yavaş ilerler. Hastalar bu yakınmaları başka nedenlere bağlayabilir ve doktora geç başvurabilir. Bu durum hastalığın daha çok yayılmasına ve tutulan organın daha fazla tahrip olmasına sebep olur. Bu arada hasta çevresine basil saçar ve daha çok kişinin infekte olmasına neden olur.

İki haftadan uzun süren öksürük ve ateş, gece terlemesi, kilo kaybı, istahsızlık, halsizlik gibi şikayetleriniz varsa lütfen en kısa zamanda en yakın sağlık kuruluşuna başvurunuz!

Tüberküloz (Verem) önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır!

2-3 haftadan uzun süren öksürük şikâyeti olan ve akciğer bulguları antibiyotik tedavisi ile düzelmeyen hastalarda Tüberküloz araştırılmalıdır.

Solunum ve damlacık yolu (öksürme, hapşırma vb.) ile bulaşan hastalıklardan korunmada basit kişisel önlemlerin alınması bulaşıcı hastalıkları önemli ölçüde azaltmaktadır.

Öksürüğünü Kapa!

Tüberkülozdan korunma, toplum sağlığını ilgilendiren önemli bir konudur. Tüberküloz basiliyle karşılaşma sonucu gelişen enfeksiyon, vücut direncinin düştüğü durumlarda aktif hastalık gelişimine yol açar. Birincil koruma; enfeksiyon gelişiminin önlenmesi, ikincil koruma ise aktif hastalığa dönüşümün önlenmesidir.

Tüberkülozdan korunma dört başlık altında sıralanabilir:

Tüberkülozlu hastaların etkin şekilde tedavisi

Koruyucu ilaç tedavisi

Henüz infekte olmamış çocukluk yaş grubundaki bireylerin BCG aşısı ile korunması

Tüberküloz bulaşmasının önlenmesi

Tüberkülozlu Hastaların Tedavisi

Tüberküloz tedavisinde en önemli faktör ilaçlardır. Dinlenme, beslenme ve iklim gibi faktörlerin etkileri önemsizdir. Bu nedenle verem tanısı konulan hastalarda, gecikmeden ilaç tedavisine başlamak gereklidir. Ülkemizde genel olarak başlangıç döneminde dört ilaç, idame tedavisinde ise en az iki ilaç kullanılmaktadır. Tedavide kullanılan ilaçlar, hastanın balgamındaki tüberküloz basil sayısını hızla azaltmaktadır. Aynı zamanda öksürük sayısı da azalmaktadır. Bu nedenlerle tedaviye başladıktan bir süre sonra verem hastaları bulaştırıcılıklarını yitirmektedirler. Tedavi başarısında yeterli sürede düzenli ilaç kullanımı en önemli unsurdur.

Koruyucu İlaç Tedavisi

Koruyucu ilaç tedavisinin amacı, tüberküloz hastası ile teması olan kişide enfeksiyon gelişimini ya da tüberküloz enfekte kişide tüberküloz hastalığı gelişimini önlemektir. Topumda tüberküloz basili ile enfekte olmuş herkese koruyucu ilaç tedavisi verilmesi mümkün değildir; bu nedenle tüberküloz hastalığı gelişme riski yüksek olan gruplara ( küçük çocuklar, bağışıklık sistemi baskılanmış hastalar vb) önerilmektedir.

Ülkemizde koruyucu tedavide genellikle tek ilaç altı ay süreyle verilir. İlaçların düzenli kullanılması ve yeterli sürenin tamamlanması çok önemlidir.

BCG Aşısı

BCG, yani Bacille Calmette-Guerin, tüberküloz basilinin bütün yapısal özelliklerini taşıyan, ancak hastalık oluşturma yeteneği yok edilmiş bir Mycobacterium bovis suşudur. BCG, tüberküloz basilinin kanla ve lenfatik sistemle basilin yayılmasını engeller. Böylece hayatı tehdit eden miliyer, menenjit TB gibi durumların ortaya çıkışını azaltır.

BCG aşısı, yan etkileri az olan bir aşıdır. Aşıdan sonra görülen komplikasyonlar daha çok aşının dozu, aşılama yeri ve derinliği, aşılanan kişinin yaşı ve bağışıklık sisteminin durumuyla ilgilidir. Ülkemizde çocuklara BCG aşısı doğumdan 2 ay sonra yapılmaktadır.

Tüberküloz Bulaşmasının Önlenmesi

Verem hastalığının sağlam kişilere bulaşmasının önlenmesinde en önemli faktör, hastalara hızlı tanı konularak en kısa sürede ilaç tedavisi başlanmasıdır. İlaç tedavisi başlanmayan hastalar yaşadıkları evde, çalıştıkları ortamda vs. hastalığı bulaştırmaya devam etmektedirler.

Tüberküloz hastalığı solunum yoluyla bulaşan bir hastalıktır. Bu nedenle hastalar bulaştırıcı oldukları dönemde cerrahi maske kullanmalı, öksürük ya da hapşırık sırasında ağızlarını mendille kapatmalıdır. Hastanın en azından balgam mikroskopisi negatif olana kadar ayrı bir odada tutulması önemlidir. Hastanın odasına girip çıkanlar da mutlaka maske takmalıdır.

Tüberküloz hastalarının bulunduğu ortamları havalandırmak, bu ortamlara temiz hava sağlamak, havadaki bulaştırıcı partikülleri azaltarak, bulaşma olasılığını azaltır. Odanın güneş görmesi ortamdaki basilleri öldürür.

Tüberküloz hastalarının kullandığı mutfak malzemeleri (bardak, tabak, kaşık, çatal vs.), nevresim, havlu gibi ev gereçleri için normal temizlik yapılması yeterlidir.

Hastanede Korunma Önlemleri

Bulaştırıcı tüberküloz hastaları (özellikle balgam yayması pozitif olanlar) hastaneye yatırılınca mutlaka izole edilmelidirler. Tüberkülozdan şüphelenilen bir hasta, tanı konulana kadar bulaştırıcı kabul edilmelidir ve buna uygun şekilde izole edilmelidir.

TB hastaları ayrı bir izolasyon odasına alınmalıdır. Odanın kapısı kapalı tutulmalı, pencereler açık tutularak yeterince havalandırılması sağlanmalıdır. Hastaların bu odalardan çıkarken koruyucu bir maske takarak çıkmaları sağlanmalıdır.

İzolasyon odalarının negatif basınçlı olması ya da bu mümkün değilse en azından odaların doğal havalandırma yöntemleriyle iyi havalandırılması gereklidir.

Odalara, TB hastalarının bulunduğu koridor ve bölümlere ultraviyole (UV) lamba takılması önerilir. UV lambalarının göze ve cilde yan etkileri olduğundan, lambanın altını ve yanlarını kapatan plakalar ışığın görülmesini engellemelidir.

TB hastaları ile teması olan personelin mutlaka solunum maskesi kullanması gereklidir. Kullanılacak maske, tüberküloz basillerini filtre edebilecek yetenekte ve yüze iyi oturan tipte olmalıdır.

Ülkemizde sağlık çalışanlarının periyodik taramalarının yapılması gereklidir. Başlangıçta tüberkülin deri testi negatif olan personelin sonraki taramalarda pozitif hale gelmesi koruyucu tedavi gerektirir; koruyucu tedavi öncesi aktif hastalık olmadığı gösterilmelidir. Taramalarda semptomların kaydedilmesi yanında mutlaka akciğer filmleri çekilmelidir. Tüberkülin deri testinin pozitifliği de şüphe uyandırır. Şüphelenilen kişilerin üç kez balgamlarında ARB incelemesi yapılmalıdır.

Tüberkülozun kesin tanısı bakteriyolojik olarak konulur. Hastanın değerlendirilmesinde kapsamlı bir tıbbi yaklaşım gerekir: hastanın öyküsü, fizik bulguları, akciğer filmi, tüberkülin deri testi (TDT) ve İnterferon Gama Salınım Testi ile hastalıktan şüphelenilir ve bakteriyolojik ya da histolojik inceleme ile tanı kesinleştirilir.

Ülkemizde Tüberküloz (verem) hastalığının tanı ve tedavi hizmetleri ücretsidir!

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından Tüberküloz (verem) kontrol programları için önerilen tedavi yöntemi Doğrudan Gözetimli Tedavi (DGT) dir. DGT, verem hastasının tüm tedavisi boyunca ilaçlarının her dozunu bir görevli ya da gözetmen eşliğinde içmesi tedavi başarı oranlarını artırmaktadır.

Doğrudan Gözetimli Tedavi – DGT Nedir ve Neden Gereklidir?

Verem hastalığı hava yolu ile bulaşan bir hastalıktır. Hasta ile aynı havayı/ortamı belirli bir süre paylaşmak verem hastalığının bulaşmasına yol açmaktadır. Toplumda enfeksiyonun yayılmasını engellemek için mutlaka bulaştırıcı olguların tedavi edilmesi gereklidir.

DGT uygulamasının temel nedeni, hastaların genellikle tedaviye uyumsuz olmalarıdır. Verem hastalarının tedavileri en az 6-8 ay (ilaç direnci olan vakalarda bu süre uzayabilir) olmak üzere uzun bir zaman almaktadır. Tedavi sürecinin uzun olması ve tedaviye başladıktan sonra hastaların bir-iki hafta içerisinde iyileşme belirtileri göstermelerinden dolayı verem hastaları tedavilerini yarım bırakabilmektedirler. Böylece hastalarda nüks, çok ilaca dirençlilik, kronikleşme gibi istenmeyen sonuçlar görülebilmekte, tedavi süreci uzayabilmekte ve bu hastalar hem kendileri iyileşememektedir hem de toplum açısından bulaş kaynağı olmaktadır.

DGT uygulamaları ile tedavi başarısı ve kür oranları artarken hastalık insidansı düşmektedir. Ayrıca bununla birlikte nüks oranları, ilaç direnci oranları da düşmektedir. Etkili ve başarılı bir tedavi için, aktif olarak hastalara ilaç içirmek yani Doğrudan Gözetimli Tedavi-DGT gereklidir.

Doğrudan Gözetimli Tedavi Nasıl Uygulanır?

Ülke genelinde Sağlık Bakanlığı Tüberküloz Daire Başkanlığı, il düzeyinde ise İl Sağlık Müdürlükleri, verem kontrolü hizmetlerini yürütmektedir. DGT’nin planlama, uygulama ve denetiminden il düzeyinde İl Sağlık Müdürlükleri sorumludur. İl Sağlık Müdürlükleri DGT’nin amacına uygun ve verimli bir şekilde uygulanabilmesi için İl Verem Kontrol Birimi oluşturur ve bu birimler verem savaşı faaliyetlerinden sorumlu olur.

DGT uygulamalarında verem hastası DGT gözetmeni eşliğinde günlük ilaçlarını içer. Bu uygulamanın sonunda hasta ve gözetmen tarafından ilgili form doldurularak imzalanır. DGT gözetmeni hastanın tedaviye uyumuna destek olur. Hastaya ilaçlarını içiremediği günleri de kayıt altına alarak ilgili birimlere bildirir. Böyle bir durumda ilgili aile hekimi veya dispanser hekimi hastaya ilaçlarını alması konusunda olumlu telkinlerde bulunmalıdır.

Doğrudan Gözetimli Tedavide Hasta Hakları ve Sorumlukları

Verem hastalarına tedaviye başlanırken ilaçlarını gözetimli olarak içeceği konusunda sağlık personeli tarafından bilgilendirme yapılır. Daha sonra hastanın da görüşleri doğrultusunda kendisine özel bir gözetim planı yapılır. Bu gözetim planı yapılırken hastanın ikamet ettiği yer, yaşı, cinsiyeti, işi ve diğer özellikleri göz önünde bulundurulur.

Dispanserlere yakın olan ve ulaşım zorunluluğu çekmeyen hastaların ilaçları dispanserlerde bir sağlık görevlisi kontrolünde verilir. Eğer hastanın dispansere gelmesi zor ise bu durumda hasta ile görüşülerek ona en uygun yerde (evi ya da ortak bir mekân belirlenebilir) ilaçları verilir. Eğer hasta dispansere değil de herhangi bir başka sağlık kuruluşuna yakınsa (örneğin aile hekimliği) DGT uygulaması ilgili merkezde de yapılabilir. Herhangi bir sağlık kuruluşunun bulunmadığı daha küçük yerleşim birimlerinde ise DGT uygulaması öğretmen, imam, bakkal, muhtar gibi gözetmenler eşliğinde uygulanabilir.

DGT uygulamasında DGT uygulanan hasta eğer ilacını zamanında içmeye gelmezse gözetmen mümkünse hastayı arar, sorun varsa aynı gün hastanın ilacını almadığının bilgisini sorumlu hekime haber verir. Hasta arka arkaya ilacını almadığı takdirde ailesiyle birlikte çağrılarak gerekli bilgilendirme yapılır.

DGT uygulanan her hastaya ayda bir kez kontrol tetkikleri yapılır. Hastanın balgam yaymasına bakılır, hastanın şikâyetleri sorulur ve varsa yakınmaları hakkında bilgi alınır, gerekli olduğu durumlarda akciğer filmi çekilir ve DGT uygulaması hakkında bir sorununun bulunup bulunmadığı araştırılır. Eğer DGT uygulamasında hasta tarafından sıkıntılar tespit edilmişse bu sorunlar ortaklaşa ortadan kaldırılmaya çalışılır.

Günümüzde DGT, Dünya genelinde farklı özellikleri olan birçok ülkede tüberküloz tedavisinde başarıyla uygulanan bir yöntemdir. Ülkemizde; hastaneler, dispanserler, aile sağlığı merkezleri gibi tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında tüberküloz tedavisinde standart yaklaşım DGT’dir.

 

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Tema Tasarım | Osgaka.com